İsmet Demir

İsmet Demir

Ömrünü işçi sınıfı mücadelesine adamış İsmet Demir 1925 yılında Eskişehir-Ankara demiryolu üzerindeki Biçer İstasyonu’nda dünyaya geldi.
Babası demiryollarında amele olarak çalışıyordu. O da babasının yolundan gitti. Amele oldu; amelelerin kurtuluşu için ömrü hayatını feda etti. Annesi çalışkan bir Anadolu kadınıydı.
Ortaokul 1. sınıfa kadar okuyan İsmet Demir okuldan ayrıldıktan sonra iş yaşamına girdi. Birharitacının yanında işe girerek Anadolu’nun köylerinde dolaşıp ve Türkiye’nin ziraat sahalarını tespit ederler. Devlet kapısında iş bulmuştur İsmet Demir, bu onun son düzenli işi olacaktı. Haritacılık mesleğiyle İsmet Demir inşaatlarla ilişki kurmaktaydı. Kendi anılarında bu seyahatlerden çok şey öğrendiğini, iyi ile kötüyü, yoksul ile zengini ayırt etmeyi öğrendiğini yazmıştı. Ayrıca o taşraya özgü utangaçlığını yaşam tecrübeleri sayesinde bu yolculuklarda atacaktı. Hayatındaki dönüm noktası çalışmak için gittiği Konya’da gerçekleşti. Mevlâna türbesi ziyaretinden sonra Mevlana’dan çok etkilenmiş, Mevlana’nın Mesnevi kitabını ve diğer eserlerini okumuştu. İsmet Demir bu eserler sayesinde “kendisinin uyandığını” anlatmaktadır. Kendi kişiliğine ise, haksızlıklara karşı mücadele etmeye karar verdiğinde kavuşacaktı.
İşçi sınıfı mücadelesinin eğitiminden geçmeye karar verir İsmet Demir. O dönem işçiler grevler, direnişler ve eylemler yaparak uyanmaktadırlar. Bundan sonra İsmet Demir sahneye çıkacaktır.
Yalınayak İsmet ve Açların Yürüyüşü
İsmet Demir Ankara’da iş aramak için Yapı İşçileri Sendikası’na gider. Orada Fukara Tahir lakaplı Tahir Öztürk’le tanışır. Tahir Öztürk’ün Ankara Ulus’taki kahvehanesi işçilerin uğrak yeridir. Aynı zamanda sendikanın da merkezidir kahvehane. Fukara Tahir’in ilkokulu bitirdikten sonra 24 yaşına kadar, Ankara çevresinde inşaat ameleliği, daha sonra da 32 yaşına kadar köy köy dolaşarak çerçilik yapmış olduğu biliniyor. 1952’de Ankara Bölgesi İnşaat İşçileri Sendikası’nı kurar, 1954’te Türkiye Yapı-İş Federasyonu’nun kuruluşuna öncülük eder ve federasyonun başkanlığına getirilir. O dönemde işsizlik çok yaygındır. İnşaat işçileri için ise işsizlik artık içinden çıkılmaz bir hal alır. Öfke yükselmektedir. Aylardan mayıstır. 1962 yılında tarihe “Açların Yürüyüşü” olarak geçen ve beş bin inşaat işçisinin inşaat iş kolundaki işsizliğe çare bulunması için Meclis’e yalınayak yaptığı protesto yürüyüşü ile seslerini duyuracaklardır. “Af değil iş!”, “İnönü istifa!”, “Ecevit istifa!” sloganlarıyla Ankara caddelerini inleten yapı işçilerinin ve işsizlerin gösterisi, iktidar çevrelerinde panik yaratmıştır. İsmet İnönü Başbakandır, Bülent Ecevit ise Çalışma Bakanı… İsmet Demir bu yürüyüşte öncülerden biridir. Sonra “yalınayak İsmet” lakabıyla tanınır. Bu lakap onun için gurur simgesidir.
Ereğli Demir Çelik ve Morrison
Sonrasında Ereğli Demir Çelik Fabrikası’nın inşaatında Amerikan şirketi Morrison’da işe giren İsmet Demir orada da sendikal faaliyetlerine devam eder. Orada tanınan birisi daha vardır. İşveren safında yer alan “Morrison Süleyman” lakaplı Süleyman Demirel.
Ereğli’nin sokakları, iş bulmak umuduyla Anadolu’nun dört bir yanından gelmiş binlerce işsize dar gelmektedir. Evler, ahırlar, kimi tadilatlar ve eklemelerle pansiyonlara dönüştürülmüş, ev ve oda kiraları el yakmaktadır. Otel fiyatları fahiştir. İnsanlar parklarda, mezarlık içlerinde yatıp kalkmakta, kahvelerde sandalyeler sabaha kadar kiraya verilmektedir. Ekmek yetmemektedir, çeşmeler kurumuştur. İş bulabilenler yapı sahasında, şantiyelerde, derme çatma barakalarda barınmaktadırlar. Bir sömürge diyarıdır Ereğli: işçinin su kabına, avucuna işeyenler, işçiyi rüşvetle işe alıp arka kapıdan sokanlar, velhasıl saymakla bitmeyen türlü alçaklıkların, haksızlıkların diyarıdır. Bu haksızlıkların baş sorumlusu da Morrison şirketidir.
Erdemir inşaatları, kendiliğinden işçi eylemlerine sahne olmaktadır. İşçiler ilkel, acımasız çalışma şartlarına, sonu gelmez işten çıkarmalara karşı direnişler örgütlemekte, işsizler gösteri yürüyüşleri yapmaktadırlar. Nihayet 12 Ağustos 1962’de “Sömürücü Patronlara İhtar ve Hükümetin Sosyal Politikasını Eleştiri” adlı büyük bir işçi mitingi düzenlenir. Mitinge 2 bin işçi katılır.
Sendika Faaliyetleri Marmara Bölge Sendikası’nı kuran İsmet Demir daha sonra yönetimle görüş ayrılıkları yaşar. Türk-İş’e bağlı sendika olan Yapı-İş işveren yanlısı tutum alınca İsmet Demir ve arkadaşları 10 Ağustos 1965 yılında YİS-Yapı İşçileri Sendikası kurarlar ve hemen örgütlenme faaliyetlerine başlarlar. Küçükçekmece’de 20 günlük direniş sonunda termik santrale sendikayı sokarlar. Bu arada işbirlikçi sendikaya önceden üye yaptıkları işçiler de yeni kurulan sendikaya gelirler ve sendika güçlenir. Ardından Adana-Osmaniye-İskenderun-Dörtyol-Maraş-Pazarcık-Gaziantep’te bulunan petrol boru hattında 1500 işçinin kendiliğinden direnişe geçtiğini gazetelerden öğrenir öğrenmez o bölgeye giderek sendikal örgütlenmeye başlar. İşçiler düşük ücret, hak gaspları ve iş cinayetlerinin önüne geçmek için sendikalı olmaya ve mücadele etmeye başlarlar. Petrol, kan ve ecel demektir işçiler için… İsmet Demir işçilerin örgütlenmesi için bu hatta mekik dokumaktadır. İşveren işçilerin taleplerini karşılamayınca 27 Eylül 1966’da 1500 km’lik hat boyunca grev başlar. Ancak tarihin cilvesine bakın ki Süleyman Demirel’in başbakan olduğu hükümet grevi erteleme kararı alır. İşçiler ise greve devam etmekte kararlı bir tutum takınırlar. 9 Ekim’e kadar süren grev sonunda işçilerin ücretlerine zam ayrıca yemek parası, çocuk parası, doğum ve evlenme parası gibi sosyal haklar da kazanılmıştır. İsmet Demir bir an bile boş durmuyor işçilerin örgütlenmesine devam ediyordu. 1967 yılında ise işbirlikçi sendikanın Mersin’deki Kadıncık barajı inşaatında yaptığı sözleşmeden memnun olmayan işçiler İsmet Demir’in sendikasına geçme kararı alırlar. Bu karardan memnun olmayan işveren toplu işten çıkarma yapınca işçiler direnişe başlar ve 6 Ekim günü Tarsus’tan Mersin’e doğru yürüyüş yaparlar. 30 günlük direniş sonunda işçiler ücretlerini alırlar.
68 Sonrası Büyüyen Mücadele
1969 yılına gelindiğinde memlekette özgürlük rüzgârları esiyordu. Öğrenci hareketlerinin yükselme zamanında, İsmet Demir de öğrenci gençliğin devrimci mücadelesine katkılarda bulunuyordu. İşçilerle öğrenci gençlik mücadelesini buluşturmaya çabalıyordu.
Yapı işçileri sendikası önceki grevlerden gelen parayla genel merkez tutmuş kendisini yenileyip örgütlenmesini güçlendirmek için ise İzmir Aliağa Petrol rafinerisi inşaatında örgütlenme kararı almıştı. İsmet Demir’le beraber Demir Küçükaydın, Sefer Güvenç, Tunç Gezgen, Ali Karşılayan ve Adanalı Kemal Sarın sendikal çalışmaların içindeydi. Yoğun çalışmalar sonunda, çoğu zaman parasız pulsuz kalarak işçilerin çoğunluğunu örgütleyen sendika, yetkiyi almayı başarır.
Ancak işveren yanlısı sendika da örgütlenme yapmaya koyulur. İşçilerin üyeliğini onaylayan noteri satın alan bu işbirlikçi sendika, üyelerin listesini ele geçirir. Bunun üzerine İsmet Demir ve işçiler noteri sabaha kadar döverek gereken cezayı vermişler, ancak yetkiyi de kaybetmişlerdir. Bunun üzerine işçilerle referandum kararı alır, referandum sonucu işçilerin aleyhine olur ve yetki işbirlikçi sendikada kalır.
Bir yandan da işçilerle bağlar sürerken işveren, İsmet Demir ve arkadaşları hakkında olmadık söylentiler çıkarmaya başlar ve dedikodular yayar. Bundan etkilenen işçiler oluyordu. Bunun üzerine İsmet Demir, örgütlenmede yer alanların tanınmasından dolayı bir değişiklik yaparak sendikanın başına işçilerin onayını alarak Ankara Bölge temsilcisi olan ve işverenin tanımadığı Necmettin Giritlioğlu’nu getirir.
Necmettin Giritlioğlu Katlediliyor
26 yaşında genç ve gözü kara sendikacı Necmettin Giritlioğlu hemen Aliağa’daki örgütlenmenin içine girer. Kısa süre sonra sendikanın yetki alması, iş koşullarının düzeltilmesi, ücret haklarının arttırılması gibi başlıklarla greve gidilir.
Grev günü geldiğinde ise işyerini işgal eden işçiler teknisyenleri taşıyan aracı içeri almayınca tartışma büyür ve Necmettin Giritlioğlu olaya müdahale eder. Yaşanan tartışmanın ardından patronun has adamı olan aracın şoförü tabancasını çekerek tek kurşunla sendika başkanını öldürür.
Cenaze için binlerce insan toplanır. Rafineri önünde yapılan ilk anmada İsmet Demir ile Necmettin Giritlioğlu’nun kız kardeşi birer konuşma yapar, ardından cenaze Ankara’ya uğurlanır.
Ancak İsmet Demir işverenin yaşananları fırsatla grevi kırmasını engellemek için İzmir’de kalır. Uzun uğraşlar sonucunda grev başarıya ulaşır. İşçiler hem ücretlerini hem de boşta geçen günlerine ait para alırlar. İş yerine sendika girer ve çalışma koşullarında iyileştirmeler yaşanır.
İskenderun Deneyimi
1974’e gelindiğinde İsmet Demir bu kez İskenderun Demir Çelik Fabrikaları inşaat sahasında örgütlenmektedir. Artık işçiler arasında iyi tanınmaktadır. Dolayısıyla işçiler onunla temasa geçmekte ve sendikaya üye olmaktadır.
İsmet Demir’in anlattığına göre taşeron çalışmanın ilk uygulamalarında biri bu inşaat alanıdır. Ana firma ihaleyi aldıktan sonra çeşitli firmalara bölünür. Onlar da inşaatın belirli kesimlerini yan müteahhitlere ve taşeronlara verir.
Taşeronlar, ustabaşılarına götürü usulü işi veriyor, böylece işin içinden çıkılmaz bir çalışma düzeni kuruluyordu. Haksızlığa uğrayan işçi önce ustabaşına, sonra yan müteahhide ve taşerona, sonra şirketlere sonra da genel merkeze uzanan bir zincir halkası ile baş başa kalıyorlardı.
İşçiler sendikaya hak gaspları, fazla çalışma, düşük ve keyfi ücret uygulaması, barınma ve beslenme koşullarının kötü olması, iş güvenliğinin yeterli olmaması gibi sorunlar üzerinden örgütlenmektedirler. Ancak hükümeti de arkasına alan işveren geri adım atmıyor çözüme yanaşmıyordu. İşverene gözdağı için 16 Haziran’da 20 bin kişinin katıldığı bir miting düzenlenir. İşçilerin talepleri karşılanmazsa iş durdurma yapılacağı ilan edilir. 2 gün sonra grev başlar. Grev başladığında güvenlik kuvvetleri çok sert bir saldırıda bulunur ve üç işçi hayatını kaybeder. Sonunda işçilerin isteklerine yakın bir durum oluşur ve İskenderun Demir Çelik inşaatı işçilerinin direnişi tarihteki yerini alır.
Bugüne Kalan
Bu arada İsmet Demir’in sağlığı iyice bozulmaya başlamıştır. Gırtlak kanserine yakalanan İsmet Demir tedavi için yurt dışına çıkar ancak tedavi başarılı olmaz ve 16 Mart 1979’da hayatını kaybeder.
İsmet Demir “İnsanım insancıl olan hiçbir şey bana yabancı değildir” diyen Hikmet Kıvılcımlı’nın yolundan gitti. Tıpkı onun gibi işçi sınıfından yana düşündü işçi sınıfından yana davrandı. İsmet Demir hiçbir zaman sendikacılığı meslek olarak görmedi. Sendika ağalığı yapmadı. İşçi sınıfının sendikacılığını yaptı.
Devrimci bir sınıf çalışması yürüterek işçileri gelecek özgür günler mücadelesine hazırladı. Onun yetiştirdiği İşçi öncüleri sayesinde mücadele devam etti ve ediyor. Bugün onun hatırasını yaşayanlar günümüze kadar gelen inşaat işçileri mücadelesinde İsmet Demir’i bayraklaştırıyorlar. İsmet Demir işçilerin ekmek ve onur kavgasında yaşamaya devam ediyor.